15 Şubat 2014 Cumartesi

SİYON PROTOKOLLERİ - 10

İNSAN TÜRÜNÜ KURTARMA PROTOKOLÜ:


İNSANLIK BİLİNCİNE BİR KATKI DA SEN YAP !
YAPABİLİRSİN !
CİDDİYE AL !
VE MUTLAKA KAVRA !
SEZMEK VE ANLAMAK ZORUNDASIN !
BU SENİN HAYATIN !
DÜNYA DENEYİMİNİ YALNIZCA BİR KEZ YAŞAYACAKSIN !
ETRAFINI HANGİ TEHLİKENİN NASIL SARMALADIĞINI GÖR !
BU PROTOKOLLER, İNSAN TÜRÜNÜ YOK ETME YEMİNİDİR !
YANLIZCA FARKINA VARMANLA BİLE YENİLECEKTİR !
OKU VE OKUT !
ANLA VE ANLAT !
YAPMAN GEREKEN YALNIZCA BU KADAR !
SEN, İNSANOĞLU! ŞEYTANDAN ÇOK DAHA GÜÇLÜSÜN !
HİSSET !
KENDİNİ BİL !
AKLIN REHBERİN, İNANCIN YARDIMCIN OLSUN !
KUVVETİN KURTULUŞA TAŞIYACAKTIR !
AMİN !

Ali Aslan DUMANOL




(12 BÖLÜM / 10. PROTOKOL)
SİYON PROTOKOLLERİ
10

Bu gün evvelce söylediğim bir sözü tekrarlamakla konuşmaya başlayacağım ve hükümet ile halkların, siyâsette dış görünüş ile yetindiklerini aklınızda tutmanızı ricâ edeceğim…….

Gerçekten temsilcileri, enerjilerinin çoğunu zevkleri için harcarken Yahudi olmayanlar, hâdiselerin altında yatan mânâyı nasıl fark edebilir?

Bunun ayrıntılarına dikkat etmek hareket hattımız için en mühim hususlardandır.

Yetkilerin taksîmi, konuşma, basın, din (îman) hürriyetleri, cemiyetler kânunu, kânun önünde eşitlik, mülkiyet ve mesken dokunulmazlıkları, vergilendirme (gizlenmiş vergiler), kânunların mukâbiline şümûlü mevzuları üzerinde duracağımız vakit bunun bize yardımı olacaktır.

Bütün bunlar halkın önünde doğrudan doğruya ve açıkça temâs edilmesi gereken meselelerdir.

Bunlara temâs etmenin zarûrî olduğu hâllerde sınıf sınıf sayılmamalı sâdece muâsır hukuk prensiplerinin tarafımızdan kabûl edildiği ayrıntılı açıklamalara girmeden îlân edilmelidir.

Bu hususta sükût etmenin sebebi bir prensibin ismini zikretmemekle dikkati çekmeden onlardan herhangi birini bırakmak için kendimize hareket serbestliği kazandırmaktadır…

Eğer onların hepsi sınıf sınıf sayılsaydı onların hepsi o zaman verilmiş gibi görüneceklerdi.


Avam, siyâsî güçte istidat sâhibi kimseler için husûsî bir sevgi ve saygı besler ve onların bütün şiddet hareketlerini hayranlıkla karsılar, "aşağılık bir iş fakat zekîce hazırlanmış", bir oyun, fakat nasıl kurnazca oynanmış, ne muhteşem bir şekilde tatbîk edilmiş, ne büyük cüret…"

Bütün milletleri projesi bizim tarafımızdan çizilen yeni aslî yapının inşâ edilmesi vazîfesine çekeceğimize güveniyoruz.

Bu sebeple ilk önce kendimizi silâhlandırmamız ve kendimizde kesinlikle pervâsız bir cüret ve yolumuzdaki bütün engelleri yıkacak olan faal isçilerimizin sahsında dayanılmaz ruh kuvveti toplamamız bizim için zarûrîdir.

Hükümet darbemizi başardığımız zaman çeşitli halklara söyle diyeceğiz:

"Her şey çok kötü bir şekilde idi, herkes ıstırap ile ezildi. Biz size eziyet veren sebepleri, milliyetler, hudutlar, tedâvüldeki paraların farklılıklını ortadan kaldırıyoruz. Tabiî bize itaat sözü verip vermemekle serbestsiniz, fakat bizim size ne sunduğumuz husûsunda siz herhangi bir deneme yapmadan onun sizce teyit edilmesinin doğru bir hareket olması mümkün müdür?"

O zaman avam bizi övecek ve bizi ümit ve intizârın hep birlikte yapılan zafer alayında ellerinin üzerinde taşıyacaklardır.


İnsan mevîi mensuplarının en ufak ünitelerinde bile grup toplantıları ve anlaşmaları ile rey vermeği öğreterek bizi dünyâ tahtına oturtacak, âlet yaptığımız seçim, o zaman amaçlarına hizmet etmiş olacak ve bizi mahkûm etmeden evvel son defa olarak bizi yakından tanımak husûsundaki müşterek bir arzunun açıklanmasında rolünü oynayacaktır.

Yahudi olmayanlar eğer zamanı gelmeden neler cereyan ettiğini tahmin ederlerse onların bize karşı silâhla ayaklanacaklarını söyleyebilirsiniz.

Fakat biz Batı’dan buna karşı öyle korkutucu bir terör manevrası hazırladık ki, en cesur kalpler bile ürker.

Metrolar, yeraltı geçitleri o zamandan evvel oralardan bu başşehirler bütün teşkilatları ve arşivleri ile birlikte havaya uçurulacaklardır.

Bunu sağlamak, kesin bir çoğunluk tesis edebilmek için sınıf ve vasıf farkı gözetmeden herkese rey verdirmeliyiz…

Çünkü kesin çoğunluk, eğitim görmüş servet sâhibi sınıfların reyleri ile elde edilemez.

Bu hususta herkese kendine fazla önem verme hissi telkîn ederek Yahudi olmayanlar arasında âilenin, tahsil ve terbiye ile ilgili değerlerinin önemini yok edeceğiz, ayrıca ferdî düşüncelerinin ayrılması imkânını ortadan kaldıracağız.

Tarafımızdan idâre edilen avâmın öne geçmesine müsaade etmeyeceğiz, hattâ onları dinlemeyeceğiz. Onlar bize itaat ve teveccühün karşılığı olarak kendilerine ödediğimiz şey olan yalnızca bizim sözlerimizi dinlemeye alışıktırlar.

Böylece biz kör ve büyük bir kuvvet meydana getireceğiz ki, bu kuvvet avâmın liderleri olarak onların basına geçirdiğimiz ajanlarımızın yol göstermesi olmadan aslâ hiçbir yöne hareket etme durumunda olmayacaktır.

Halk bu rejime boyun eğecektir. Çünkü kazançları, zevkleri ve her çeşit menfaatlerinin reçetesinin bu liderlere dayanacağını bileceklerdir.

Bir hükümetin plânını yalnız bir beyin hazırlamalıdır. Çünkü eğer birçok kimsenin zihninde bölünüp parçalanmasına müsaade edilirse aslâ sağlam bir şekilde perçinlenmez.

Bundan dolayı bizim hareket plânını bilmemize izin verilebilir, fakat ondaki mahâreti, onu meydana getiren parçaların birbirine bağlılığını, cümlelerin gizli mânâsının tatbîkî kuvvetini altüst etmeyelim diye, onu müzâkere etmemize müsaade edilemez.

Bu çeşit bir iste çok sayıda reyler vâsıtası ile müzâkere ve değişiklikler yapmak onun üzerine her anlayışın damgasını basar ki bular onun derinliğine nüfûz edemez ve gizli entrikalarına uzanamaz. Biz plânlarımızın tesirli ve uygun bir şekilde tertip edilmesini istiyoruz. Bundan dolayı rehberimizin zekâsının eserini avâmın zehirli dişlerine veyâ hattâ seçilmiş bir gruba fırlatmamalıyız.

Bu plânlar mevcut müesseseleri hemen simdi baş aşağı etmeyecektir. Bunlar onların yalnız ekonomilerinde değişiklik yapacaktır ki böylece bizim plânımızda çizilen yollar istikâmetine yönelmiş olacaklardır.

Bütün memleketlerde çeşitli isimler altında mevcut bulunan şeyler hemen hemen bir ve ayni şeylerdir. Temsil etme, edilme, Bakanlık, Senato, Devlet Şûrâsı, Yasama ve Yürütme heyetleri… Size bu müesseselerin birbirleri ile münâsebetinin isleyişini îzâh etmeğe lüzum görmüyorum.

Çünkü siz bunların hepsine vâkıfsınız. Yalnız su husûsa dikkat edin ki yukarıda isimleri söylenen müesseseler devletin birkaç mühim vazifesini karşılar. Üzerinde durmanızı ricâ edeceğim ki "mühim" kelimesini ben müesseseler için değil, vazife için kullandım. Netice olarak mühim olan müesseseler değil, fakat onların vazifeleridir. Bu müesseseler kendi aralarında bütün idârî, tesriî, icrai yönetim vazifelerini taksim etmişlerdir.

Bundan dolayı insan vücûdundaki organların işlediğini işlerler. Eğer biz devlet makinelerinde bir parçayı bozarsak devlet bir insan vücûdu gibi hastalanacak ve ölecektir !!!

Liberalizm zehrini devlet organizmasına soktuğumuz zaman onun bütün siyâsî görünüşü değişikliğe uğradı.

Devletler öldürücü bir hastalığa yakalanmışlardır:

Kan zehirlenmesi…

Geri kalan iş onların can çekişmelerinin sonunu beklemektir.

Liberalizm anayasal devletleri meydana çıkardı.

Bunlar Yahudi olmayanların yegâne koruyucusunun yâni istibdadın yerini aldılar; ve bir anayasa ise gâyet iyi bildiğiniz gibi bir anlaşmazlık, yanlış anlama, çekişmeler, uyuşmazlıklar, semeresiz parti kışkırtmaları, parti kaprislerinin okulu olmaktan başka bir şey değildir.

Kısaca devlet işlerinin şahsiyetini yıkmağa hizmet eden her şeyin okulu. Konuşmacıların kürsüsü de basından daha az tesirli değildir. İdârecileri hareketsizliğe ve güçsüzlüğe mahkûm etmiş ve bu sûretle onları faydasız ve lüzumsuz kılmıştır.

Gerçekten birçok memlekette idâreciler bu sebepten dolayı mevkîlerinden indirilmişlerdir.

O zaman cumhuriyetler devri bir imkân dâhiline girdi ve gerçekleştirilebildi ve sonra biz hükümdârın yerine bir yönetim karikatürü, bizim kuklalarımız, kölelerimiz olan mahlûklar arasından, avamdan alınan bir başkan geçirdik.

Bu bir mayın döşeme idi ki, biz Yahudi olmayan halkın altına döşedik…

Hattâ Yahudi olmayan bütün halkların altına demeği tercih ederim.

Yakın bir gelecekte biz başkanların sorumluluğunu tesîs edeceğiz.

O vakit bizim şahsiyetsiz kuklamız sorumlu olacağı için biz ehemmiyet verilmeyen kimseler durumunda olarak işleri sonuçlandıracağız.

İktidâra gelmeye çabalayanların safları zayıflarsa, başkanların bulunması zorunluluğundan, neticede memleketi altüst edecek bir çıkmaza girilirse, bundan bize ne?..

Plânımız bu neticeyi hâsıl etmesi için biz seçimleri öyle başkanlar lehine tertip edeceğiz ki mâzîsinde meselâ Panama meselesi ve sâir meseleler gibi karanlık ve meydana çıkarılmamış leke bulunsun.

O zaman onlar bir taraftan açığa vurulmanın korkusu içinde olarak, diğer taraftan da iktidar arzularını elde eden herkesin başkanlık imtiyazlarına, menfaatlerine ve şerefine sâhip olma hevesi içinde bulunarak bizim plânlarımızın basarisi için güvenilir ajanlar olacaklardır.

Mebuslar meclisi, başkanlarını kendi içinden seçecektir !!!

Fakat biz onlardan yeni kânunlar teklif etme veyâ mevcut kânunlarda değişiklik yapma yetkisini alacağız.

Çünkü bu hak bizim tarafımızdan ellerimizde bir kukla olan sorumlu başkana verilecektir.

Tabiî başkanın otoritesi bundan sonra imkân dâhilinde her çeşit hücum için bir hedef olacaktır.

Fakat onu halka yâni temsilcileri vâsıtası ile teçhiz edeceğiz.

Bir başkana kendi başına harp ilân etme yetkisi de vereceğiz.

Bu son yetki için başkanın bütün memleketin ordusunun başkumandanı olarak ona kumanda etmeğe muktedir olabilmesi gerektiği, yeni cumhuriyet anayasasının müdafaası için bütün bunun lüzumlu olduğu seklinde bir mâzeret göstereceğiz.

Böylece anayasanın sorumlu temsilcisi olarak onu müdafaa etme yetkisi kendisine âit olacaktır.

Kolaylıkla anlaşılabilir ki bu şartlarda kilidin anahtarı bizim elimizde bulunacak ve bizden başka kimse artık yasama gücünü yönetemeyecektir.

Bunun yanında yeni cumhuriyet anayasasının önsözü ile siyâsî gizliliğin muhafazası bahânesi ile meclisten hükümet tedbirlerine dâir gensoru açmak yetkisini alacağız ve ayrıca biz yeni anayasa ile temsilcilerin şayisini asgarîye indireceğiz.

Bununla mütenâsip olarak siyâsi ihtirasları ve siyâsete duyulan hevesi azaltacağız.

Eğer bununla berâber küçük bir ihtimalle, bu asgarî miktar içinde dahî ihtiras ateşi ile tutuşurlarsa bütün halkın çoğunluğuna müracaat ve havâle etme yolunu harekete geçirerek onları hükümsüz kılacağız.

Meclis ve Senato başkanlarının ve başkan yardımcılarının tâyinleri başkana âit olacaktır.

Parlâmentoların devamlı toplantıları yerine onların oturumlarını birkaç aya indireceğiz.

Bundan başka başkanlar icrâ kuvvetinin bası olarak parlâmentoyu toplantıya çağırmak ve feshetmek yetkilerine ve bu son hâlde yeni parlâmento seçimlerini geciktirme yetkisine sâhip olacaktır.

Fakat esâsında kânuna aykırı olan bütün bu fiillerin neticesinde başkanın, plânlarımızda tasarlanan vakitten evvel tarafımızdan tesis edilmiş olan sorumluluğa düşmemesi için başkanın etrâfındaki yüksek idâre mevkîlerinde bulunan bakanların ve diğer memurların bizzat kendileri işlemlerde bulunmak sûretiyle onu bu düzenlerin sorumluluğundan sıyırmalarını teşvîk edeceğiz.

Onlar böyle yaparak başkanın yerine kendileri sorumluluğu yükleneceklerdir…

Biz bu rolü oynama görevinin yalnız bir resmî memura verilmeyip senato, devlet şûrâsı veyâ bakanlar kurulunca verilmesini bilhassa tavsiye ederiz.

Başkan, çeşitli şekillerde yorumlanmaya müsâit mevcut kânunların mânâsını bizim istediğimize göre yorumlayacak, ayrıca biz lüzum gösterdiğimiz zaman onları iptâl edecektir.

Bunun yanında geçici kânunlar teklif etmek ve hattâ hükümetin anayasal görevlerinden bir kısmının geri alınması yetkisine sâhip olacaktır. Bu iki yetki de devletin yüksek menfaati icâbı oldukları bahânesi ile verilecektir.

Bu tedbirler ile biz, yetkileri ele geçireceğimiz vaktin başlangıcında devletin anayasasına sokmağa zorlanacağımız her şeyi azar azar, adım adım ortadan kaldırma kuvvetini elde edecek, her çeşit anayasanın hissolunmaz bir şekilde ilgâsına geçimi hazırlayacağız.

Sonra vakti gelince her çeşit hükümeti bizim istibdâdımıza devredeceğiz.

Müstebit kralımızın tanınması, anayasanın ortadan kaldırılmasından evvel de olabilir !!!

Bu tanıma âni gelince, idârecilerinin bizim tertip ettiğimiz düzensizlik ve beceriksizliklerinden tamâmen bıkmış olan halk gürültü ile bağıracaktır ki,

"Onları yok edin ve bize bütün dünyâ üzerinde bizi birleştirecek ve anlaşmazlık sebeplerini - hudutlar milliyetler, dinler, devlet borçları - ortadan kaldıracak, bize idârecilerimizin ve mümessillerimizin idâreleri altında bulamadığımız sulh ve sükûnu verecek bir kral verin."

Fakat siz mükemmelin ve çok iyi bilirsiniz ki bütün milletler tarafından böyle isteklerin ifâde edilmesi imkânını hâsıl etmek için; her memlekette halkın hükümetleri ile münâsebetlerinde tamâmen beşeriyeti tüketecek derecede çekişmeler, kin, mücâdele, haset ile hattâ işkence kullanarak, şiddetli açlık ile, hastalık aşılayarak ve yokluk ile karışıklıklar meydana getirmek zarûrîdir.

Söyle ki, Yahudi olmayanlar paraca ve her konuda bizim tam hâkimiyetimiz içinde sığınak bulmaktan başka kendilerine açık bir yol olmadığını görsünler.

Fakat eğer biz dünyâ milletlerine nefes alacak bir mahâl bırakırsak özlediğimiz an belki de hiç gelmeyecektir !!!


Hiç yorum yok:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder